Haber Türk TV “Teke Tek Özel” Programına konuk olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER, Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.

Dünya

Haber Türk TV “Teke Tek Özel” Programına konuk olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER, Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.

Haber Türk TV “Teke Tek Özel” Programına konuk olan İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER, Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.

Türkiye ve dünya gündemine dair tüm merak edilenlerin konuşulduğu programda Akşener’in açıklamalarının satır başları şöyle:

BİLİM KURULU’NUN ÖNERDİKLERİNİN SİYASİ ONAYA İHTİYACI OLMAMALIYDI

Öncelikle sağlık çalışanları, Sağlık Bakanı Sayın Bakan’ın kendisini iyi niyetli, gayretli buluyorum. Bütün çalışanlarına temizlik işlerinde çalışan insanlar dahil doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar herkese teşekkür ediyorum. Hastalıkla mücadelede başarılıyız diye söyleyebiliriz, milletimize teşekkür ediyorum. Bu mücadele faslında iyiyiz ama tedbirler anlamında baktığımızda maalesef çok iyi değiliz. Çünkü şimdi biz bu kararlarda bir tek kişinin fikrine, kanaatine mahkum durumdayız. O da Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamı sebebiyle çünkü biz onu 2017’de 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçtik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte uçacaktık kaçacaktık aşacaktık; her şeyler olacaktı bürokrasi ortadan kalkacaktı, hızlı karar alınacaktı vesaire vesaire. Ama tam tersine bir afet, bir salgın geldiği zaman öyle oldu ki; kimse yetki kullanamıyor. Kimse sorumluluğu üstlenemiyor ve her türlü kararı sonuçta sayın Erdoğan’ın vermesi gerektiği bir sistem olduğu ortaya çıktı ve tek adam her şeyi biliyor, karar veriyor. Bu pandemi Sağlık Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde olmalıydı. Bu mücadele alınan tedbirler, bu sistem üzerinden olmalıydı. Bilim Kurulu kuruldu ve ben ilk tebrik edenlerdenim Sayın Bakanı. Ancak Bilim Kurulu’nun önerdiklerinin siyasi onaya ihtiyacı olmamalıydı.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI HIFZISIHHA KURULU’NUN İLAN ETMESİ LAZIMDI

11 Şubat’ta grup toplantısında söylemiştim. Daha bizde korona virüs yoktu. Sınırların kapatılması gerektiğini ve sahra hastaneleriyle ilgili bir planlama var mıdır yok mudur? İlacı var mıdır, yok mudur? En önemlisi İran’da çıkmıştı. İran sınırının kapatılması lazım demiştik. Yapıldı mı? Yapıldı ama tam 1,5 ay sonra. Bu sistemin yani daha iyi yönetilmesi lazımdı ve daha iyi sonuçlar alınması lazımdı. Sağlık Bakanı şahıs olarak iyi niyetli, çalışkan olarak buluyorum. Mesela sokağa çıkma yasağını Hıfzısıhha Kurulu’nun ilan etmesi lazımdı. İçişleri Bakanlığı ilan etti kaos oldu. Sayın Süleyman Soylu döndü dedi ki, ‘Ben Sayın Cumhurbaşkanının talimatı üzerine ilan ettim’, sonra ‘Sorumluluk bana aittir istifa ediyorum’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmedi. İçişleri Bakanı, bu yönetimsizliği itiraf etti ve buradaki hatayı sorumluluk duygusuyla istifa etti.

GÜNLÜK VAKA SAYISI 10’UN ALTINA DÜŞTÜĞÜNDE NORMALLEŞME BAŞLAMALI

Ekonomik hayat devam etmek zorunda bu tıkanma açılmak zorunda. Fakat bilimsel olarak bilim insanlarının ve bilimin ışığında günlük vaka 10’un altına düştüğü zaman normalleşme başlar. Bununla ilgili 10’un altına düştüğünde; işte temmuz gibi bir tarih veriliyor gene bilim insanlarının verdiği tarihler. Bunlar şimdi dolayısıyla tedbirlerde çok böyle ağır aksak gittiysek bir an evvel olsun deyip çok hızlı bazı konularda hareket edildiği takdirde bu seferde 2. bir dalga ile Türkiye Allah muhafaza karşı karşıya kalır.

TARAMALAR; KAPILAR ÇALINARAK YAPILMALI

AVM’leri açmak yerine KOBİ’lere ve insan çalıştıran istihdam sağlayan herkese biz dedik ki 1 işçi başına 10.000 lira verin. Bunu bir yıllığına siz ödeyin faizini 10 milyar lira. Geri kalanını da yani o ana parayı da 1 yıl ödemesiz ve faizsiz ödeyin. Ondan sonra da işletme sahipleri bunu ödesinler. Bu hızlı geçiş sağlamakla ilgili bir tedbir anlamında hem de biz sokağa çıkma yasağı ile bu hafta ile beraber 11 gün sokağa çıkma yasağı ile karşılaşmış olacağız. Yani 60 gün sayısı tutuyordu; bir anda yapsaydı. Buradan Sağlık Bakanı’na ve Sağlık Bakanlığı’na bir öneride bulunmak isterim; bu taramanın yani rastgele taramanın hazır evlerdeyken; kapılar çalınarak yapılması gerektiğini öneriyorum. Hazır evdeyken insanlar rastgele yapılması lazım ki, bize bir resim çıksın. Özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde apayrı bir normalleşme bakış açısının ayrı bir projenin, normalleşme programının yapılması lazım.

Bir başka konu şudur. Garsonlar, yevmiyeyle çalışanlar, taksiciler işsiz. Ekonominin canlı haline gelmesinin bir yolu da tüketim. Biz demiştik ki; bu süreç içerisinde ailelere kişi başı 500 TL para verin. Ailelere 1000 lira verildi ama kime neye yetecek. Ayrıca harcama garantisi olan fiş, kart, kuponun verilmesi lazım geldiğini söylemiştik. Şimdi de çalışan başına işletmelere 10 bin lira para yardımı yapılması gerekiyor. Bu havayollarına, geçilmeyen tünellere, köprülere ödenen paranın yarısı ediyor. Geçilmediği için devletin kesesinden giden paranın yarısı kadar. Şimdi İşsizlik Fonu vardı, ne olduğunu bilmiyoruz. Varlık Fonu var, bugün ortaya çıkan bilgiler ışığında 70 milyar lira borçluymuş. Merkez Bankası’nın ihtiyat akçeleri gitti. Böyle bir duruma ve güne ekonomik olarak hazırlıklı mıyız derseniz ekonomik olarak hazırlıksızmışız.

ERDOĞAN HER AĞZINI AÇTIĞINDA BİRİLERİNİ DÜŞMAN YAPIYOR

Sayın Erdoğan her ağzını açtığında karşısına düşman olarak dikerek gidiyor. OECD ülkeleri ile ilgili bir tanım var. Diyor ki; bizim gibi yönetilen ülkeler için: Bir; problemlerini doğru tespit edemezler. İki; problemlerini doğru tespit edemedikleri için doğru çözümler üretemezler. Üç; doğru çözüm üretemedikleri için geçim kaynaklarını doğru kullanamazlar. Dört; bu da bize ait, ben ekliyorum; sürekli kutuplaştırmadan düşmanlıktan, düşman üretmekten beslenirler. Dolayısıyla çarçur edilen kaynaklar, sonuç alınamayan çözülemeyen problemler. Şimdi buradan yola çıkarak Cumhur İttifakı’nın belediyeleri de yardım için organize oldular. Gaziantep, Konya, Trabzon, Ankara’da Mansur Bey, burada Ekrem Bey, bunlarda diğer yerlerde dahil olmak üzere Adana, İzmir, Antalya ve Mersin bir organizasyon yaptı. Bütün belediyelerde oldu. O düşman, bu düşman olduğu zaman, koronayı atlattık diyelim. Ekonomimiz zaten zayıfken yakalandık bu işe İşsizlik Fonu’nda para yok, öbür taraf borçlu, Merkez Bankası’nın yedek akçeleri gitmiş, geçilmeyen yollara, inilmeyen uçaklara para ödüyoruz. Şimdi böyle bir sistemin içinde öncelik sıralaması bambaşka ve bugün birlik, beraberlik olmak vesaire gibi bir dönemde muhalefete kaldı birlik beraberlik çağrısında bulunmak.

İMAMOĞLU ŞEYTAN KOVALAMAKTAN NAMAZA VAKİT BULAMIYOR

Sağlık Bakanı ilan etti ki, bundan sonra biz yapacağız şehir hastanelerini. Yani devlet yapmalı. Ya şimdi yanlış olmasın söylemeye çalıştığım şey şu; bu şehir hastanelerini İngiltere önce yaptı. Ekonomisini göçertti. Mesele bu hastane yapmayın diyen yok ki, hastaneye yapsın, yatak sayısı artsın onunla ilgili bir sorun yok ama siz hasta garantili yapıyorsunuz. Ekrem İmamoğlu, şeytan kovalamaktan namaza vakit bulamıyor. Bütün dikkat İstanbul Belediyesi’nin üzerinde. Ne travmaymış atlatılamadı gitti. Ne zormuş. Azıcık nefes almaya fırsat tanısın onların büyükleri. Kafayı kaldırdığında çekiç vuruluyor.

EKONOMİ PROGRAMIMIZ HAZIR

Şimdi salgın var. Ben Başbakanım Cumhurbaşkanı seçilmiş bir kişi var ve bakanlar var, meclis var mecliste de siyasi partiler var, grupları var. Birincisini bunu bir afet olarak, bir salgın olarak Türkiye’nin herkesin meselesi olarak görürdüm. Kapsayıcı, bütünlükçü bakan üretime dayalı ve hızlıca ekonomiyi harekete geçilecek bir ekonomik kurulu kurardım. Bilim Kurulu gibi ekonomik kurulun kurulması lazımdı. Ekonomide öne geçmiş bilim insanları, her siyasi partinin çok iyi ekonomistleri var. Milletvekilleri, bürokrasiden gelen önemli insanlar var. Bizlerden ve diğerlerinden ekonomik program için yardım istenmeliydi, çağrılmalıydı. Korona sonrası için ekonomi programı yapılmalıydı. Sizin aracılığınızla sayın Erdoğan belki duyar, bizim ekonomi programımız hazırlandı. Birkaç gün üzerinde çalışabilecek rötuş kaldı. Durmuş Bey var, Can Bey var. İsmail Tatlıoğlu var. Tarımda fevkalade yetkin arkadaşlarımız var. Bu grupların altında, bu kişilerin ekipleri var. Yatırım bankacısından tutunuz, kalkınmayla ilgili arkadaşlarımız var, çok genç bir yapı var. Bu insanların en azından İYİ Parti açısından söylüyorum ortaya koyduğu bu ürünleri hiç kıskanmadan, yeter ki istensin biz vermeye hazırız. Ama damadı ikna edeceğini sanmıyorum.

BASILAN PARA BELLİ GRUPLARA GİDİYOR, VATANDAŞA DEĞİL

Türkiye’de zaten para basıyor Merkez Bankası fakat belli meşhur malum gruplara gidiyor para. Vatandaşın eline geçen de bir para yok. Çünkü onun dağıtımının yapılması lazım dolayısıyla üretimi esas alan vatandaşı kalkındırmaya yönelik kararlar alınarak yola çıkılmalı. Bizim önerimiz şu; büyük şirketler devlet tarafından kayyum atamadan işletilmeli ve normale döndürüldükten sonra tekrar devir edilmelidir. Toprak konusunda da benzer şeyler olacak yani çok ucuz şekilde toprak satın alımına kalkışacaklar. Bunlara karşı dikkat etmesi gerekiyor ve maalesef para basılırsa da, gittiği yer yani iddialara göre malum beşli çete. Bir paket açıklandı, içinde yardım yok. 3-4 milyar nakit yardımı var diğeri borçlandırmak üzere. Küçük esnafa kredi gelmiyor, takip ediyorum. Para basıldı, nereye gitti? Belli değil. Silinen vergi borçlarını biliyoruz yakın tarihte.

Pandemiden sonra ülkeler kendi içlerine dönebilir. İthalat yaptığımız yerlerde yani biz Rusya’dan ve Ukrayna’dan buğday alamayabiliriz. Dolayısıyla öncelikle gıda güvenliği, gıda erişimi birinci öncelik dolayısıyla tarım tarım tarım…Tarım ile ilgili çok spesifik önerilerimiz oldu. Hep başından itibaren kaale alınmadı ama tarımla ilgili de bir stratejik programın hazırlanması gerekiyor. Buna dair hiçbir şey duymadık. Türkiye’nin %90- %70’in üstünde bir alanı hizmet sektörü var. Şimdi bu hizmet sektörü şu an itibarıyla gitti. Turizm ile beraber gitti. Böyle olunca turizmin ele alınması gerekiyor ama istihdam yaratmak için yatırım gerekecek. Bundan sonrakinden fazla da yani hizmet sektöründen açığa çıkan insanların bir şekilde istihdam edilmesi lazım. Bunun yolu da sanayi artık KOBİ’lerden geçiyor.

BAKANLIĞIM DÖNEMİMDE MAĞDURUN YANINDA OLDUM

Ben İçişleri Bakanlığım dönemimde; mağdurun yanında oldum, millî iradeye itiraz edenlerin karşısında oldum. O  günün otoritesi ile ters düştüm. Bana şu soru hep sorulur: Sayın Erdoğan’la çok yakındınız. Şimdi niye değil? diye. Örnek olarak Sayın Erdoğan’ın hapse girerken ki tutumumdan bahsedilir. Ben de derim ki: Ben sayın Erdoğan’ın bir şiir okuduğu için hapse gönderilmesini haksız buldum, hala haksız buluyorum. Sayın Erdoğan seçilmiş bir belediye başkanıydı. Seçilmiş Belediye Başkanı millî iradenin tecellisi ile seçilir. Millî iradenin yok farz edilmesini yanlış buldum. Bugün de yanlış buluyorum onun için de yanında oldum. O devrin güçlüleri ile ters düştüm. Şimdi bugün ben hala aynı yerdeyim bugün de Ekrem Bey için açılan soruşturmaların karşısındayım yani her zaman hep kavga etmişimdir. Öyle bir huyum var.

CÜZDANSIZLARLA VİCDANSIZLAR KAVGASININ ÖNÜNE GEÇMELİYİZ

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sürdüğü takdirde Sayın Erdoğan’a duyulan sevginin, sempatinin 1 gramı kalmadan seçim kaybeder. Çünkü bir insan her şeyi bilemez. Buraya yazıyorum; seçim kaybetmek başka bir şey ama bu seçimi sıfır sevgi ile kaybetmek başka bir şeydir. Onu söylemeye çalışıyorum. Halbuki meclis güçlü olsa, bakanlar milletvekilleri içinden seçilmiş olsa, milletvekilleri meclis güçlü olduğu için milletvekilleri seçmene karşı, AK Parti milletvekili herkesten bahsediyorum seçmene karşı güçlü olabilse; bakanları değil bakan yardımcılarına ulaşamıyor milletvekilleri şu anda. Dolayısıyla seçmenden kaçıyorlar. Çünkü tüm bunların nedeni de Sayın Erdoğan’ın saraya hapsolması. Ben Sayın Erdoğan’a öneride buluyorum şimdi: bir evi vardı Ankara’da Keçiören’de. Şimdi çıksın saraydan Keçiören’e taşınsın; örnek olmak açısından. Çünkü pandemi sonrası Türkiye’nin ekonomisi konusunda endişelerim var benim cüzdansızlar ve vicdansızlar arasında. Hani Müslüm Baba rahmet ediyordu ya yakarsa dünyayı garipler yakar. Cüzdansız ve vicdansız kavgasının önüne geçmemiz lazım

BU MÜCADELENİN ANLAMI HALKLA, DEMOKRASİYİ CUMHURİYET TRENİNE BİNDİRMEK

Cumhuriyet’in kuruluş anından itibaren ihtilaf sahaları var. Sayın Erdoğan bu ihtilaf sahalarını derinleştirerek oy alan bir algoritmaya sahip. Yani bir siyasetçi olarak geldiği gelenek de benzeri bir gelenek. Halbuki ben Sayın Erdoğan’ın partisi seçildiği zaman; Sayın Gül’ü aramıştım ve kendisine kazanmalarından memnun kaldığımı ifade ettim ve dedim ki; “Çok önemli bir fırsat var önünüzde. Bu millet devlet barışmasını lütfen sağlayın.” Şimdi Şerif Mardin’in bir sözü vardır: “Cumhuriyet trenine mütegallibe bindi. Bürokrasi bindi. Halk binemedi.” Bu mücadelenin anlamı halkla, demokrasiyi Cumhuriyet trenine bindirmek diye tanımlayabilirim ben bir akademisyen olarak. Şimdi bu millet devlet kaynaşması, barışması, buluşması diyebileceğimiz fırsatı Sayın Erdoğan ve arkadaşları yerine getirmediler o fırsatı değerlendirmediler belki işlerine öyle geldi.

SURİYELİ SIĞINMACILARI VATANLARINA GÖNDERMEK KAYDIYLA BİR ÇÖZÜM ÜRETMELERİ GEREKİYOR

Korona sonrasında bu Suriyeli meselesinin farklı bir yöne evrilmesi lazım. Başından beri bu arkadaşların yani Türkiye’ye gelmiş bu sığınmacıların vatanlarına sağlıklarını canlarını emniyet altına almak kaydıyla gönderilmesi gerektiğini savunan bir siyasi yapıyız biz. 40 milyar dolar harcandı. Şimdi ne yapacağız deniliyor? IBAN numaraları. Bugün devlet vatandaşın yanında olmayacak da ne zaman olacak ve ben Türkiye’de ekonomi ile ilgili işsizlikle ilgili bu endişe var. Cüzdansızlar ve vicdansızlar arasında bir probleme sebep olduğu zaman fatura ağır olur. Onun için de iktidar partisi şu anda yönettiğine göre büyük ve küçük ortak yönettiğine göre bizlerin de fikrini alarak Suriyeli sığınmacı konusunu vatanlarına göndermek kaydıyla bir çözüm üretmeleri gerekiyor.

Meral AKŞENER kimdir?

18 Temmuz 1956’da İzmit Gündoğdu’da doğdu.

Baba adı Tahir Ömer, anne adı Sıddıka’dır.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi.

Doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladı.

Yıldız, Kocaeli ve Marmara üniversitelerinde öğretim üyesi olarak ders verdi.

Kocaeli Üniversitesi’nde İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı görevinde bulundu.

Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfının kuruluşunu gerçekleştirdi.

20. Dönemde İstanbul, 21. Dönemde Kocaeli, 23 ve 24. Dönemde İstanbul Milletvekili seçildi.

54. Hükümette İçişleri Bakanı olarak görev yaptı.

23 ve 24. Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan vekilliği görevinde bulundu.

Meral Akşener 25 Ekim 2017’de arkadaşlarıyla birlikte İYİ Parti’yi kurdu ve 26 Ekim 2017’de İYİ Parti Genel Başkanı olarak seçildi.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilleri Genel Seçimleri sürecinde, Türk siyasal tarihinin, milletin imzası ile doğrudan Cumhurbaşkanı adayı gösterilen ilk ve tek kadın oldu.

Akşener, evli ve 1 çocuk annesidir.

İletişim:

http://www.meralaksener.com.tr

(0312) 408 08 08

web@meralaksener.com.tr

Sosyal Medya:

facebook.com/meralaksener/

https://www.pscp.tv/w/1RDGlQLDOkzJL

https://www.instagram.com/meralaksener


Haberi Paylaş: https://www.ktrhaber.com/?p=487

Dünya, Ekonomi, Foto Galeri, Genel, Gündem, Sağlık, Siyaset, Turizm, Türkiye, Uncategorized